ön yargısının kurbanı olmak üzereyken simidi bölüp ona uzattım,
al ya hu aynı simidi yiyince günaha girmiyorsun dedim.
Gülüverdi, gülüşü de güzeldi.
Vesaire aldı simidin yarısını, e çayları da sen ısmarla bari dedim.
Tanışıyor muyuz dedi imalı imalı, oda olur dedim.
Yani martıda yok ki kopartıp simit atsak,
romantizm olurdu diye hayıflanırcasına latife etmişti…
Aynı simidi tuttuğumuzda başlamıştı bütün hikâye farkında değildi.
Sadece güzeldi, sanırım güzelliğinin de farkında değildi.
O da bunu daha cezbedici kılıyordu… Sonra çok âşık olduk birbirimize, olmayan martıları da bulduk, simit attık, vapura bindik… Beni tersleyeme devam etseydi,
ön yargılarına yenilseydi,
hala her sabah o simitçiden tek başına aldığı simidi yiyor olacaktı,
güzeldi; gülüşü de kendisi de.
‘Ha’ bir de, simit artık benim için bir liradan daha değerli…