sohbet icon
yoksa boş bırakınız ***sohbet icon

Üyelik gerekmeden yeni insanlarla SOHBETE BASLA
butonuna basarak tanışabilirsiniz.

Sindirme, susma, alışma! Suça ortak olma!

Aşk-Sevgi

 

Bugüne kadar yazdığım, çizdiğim her şeyden daha ağır, daha sert bir başlık olacak bu. Okurken her şeyi unutup sadece vicdanınızla okuyun, vicdanınızla baş başa kalın ve en başından uyarayım, düşüncelerinizi yazarken fikir ayrılığına düştüğünüz bir üye olursa, hakaret etmeden tartışmayı deneyin.

Keyfim kaçık birkaç gündür, her ne kadar keyif alacak şeyler yaratmaya çalışıp, hayatın koşuşturmacasında kaybolsam da keyfim kaçık. Televizyonu çok nadir izleyen bir insan olarak, her açtığımda bir haber kanalında, bir eğlence programında bile ‘’ülkemizin geçtiği zor günler’’ diye bir cümleyle başlanıyor güne. Ne kadar başlanabilirse… Ama bu sefer konumuz daha dar ama daha derin, daha hassas ve bu hassasiyeti elimden geldiğince, midem kaldırdığınca aktaracağım.

Birkaç gün önce ‘’Adana’da 3 yaşındaki çocuğa tecavüz ‘’ haberiyle sarsıldı ülke. Sonra 5 Ocak’tan beri kayıp olan Ecem’in ölüm haberi geldi. Ardından Ayşe Arman’ın gündeme getirdiği Manavgat’taki olay. 4.5 yaşındaki kızına 1.5 yıl boyunca tecavüz eden bir baba. Bunlar sadece gündemi son günlerde meşgul eden, bizi de kahreden haber başlıkları. Ne yazık ki bu başlıkların bir sonu yok, ne üç haberle sınırlı ne de üç canla sınırlı. Bu artık durdurulması gereken, bir tepki verilmesi gereken ve sonuna kadar savaşılması gereken bir konudur hepimiz için. Geç kalınmış bir tepki hatta. Bu kadar beklediğimiz için, bu kadar ertelendiği için utanmamıza sebep olacak kadar geç bir tepki. Şimdi olayın biraz daha içine girelim.

Türkiye’de 2018 yılının ilk ayında tam 28 kadın öldürüldü, 25 kadın cinsel şiddete maruz kaldı ve tam 147 çocuk cinsel istismara uğradı. Bunların sadece sayı olmadığını, hepsinin birer insan olduğunu düşünürsek, ne kadar acı bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu daha iyi anlarız. Her güne 1 kadın ölümü düşüyor, bir taciz düşüyor, birden fazla çocuk istismarı. Peki bunlar için ne yapılıyor? Her seferinde bir yasa isteniyor, suçlular cezalarını bulsun isteniyor ama ne kadarı gerçekten cezasını çekiyor bilinmiyor. Onun yerine kadınlar, çocuklar susturuluyor. Susturulmaya çalışılıyor. Kadınların bundan utanması gerekiyormuş gibi bakıyor gözler onlara. Mutlaka bir şey yapmıştır diye düşünülüyor. Açık giyinmiş olabilir mi acaba diye sorgulanıyor, açık giyindiyse eğer‘’hak etmiştir’’ o zaman deniyor. Zihinsel engelli çocuklara tecavüz ettiklerinde, hakim karşısına çıkınca ‘’yeteri kadar bağırmadı’’ gibi cümleler duyuluyor. Tecavüze uğrayan kadın bakire olmayan bir kadınsa, genç bir kadınsa, bekar bir kadınsa ‘’zaten bakire değildi’’ deniyor. Küçük kız çocukları için ‘’rızası vardı’’ deniyor. Neye rızası vardı? Neyin farkındaydı da rızası oldu? Bunları söylerken nasıl bir ruh sağlığıyla söylüyorlar aklımız almıyor ama bundan sonra aklımızın almadığı şeyi, öyle bir kenara itmeyeceğiz. İtmemeliyiz. 

Hiçbir kadın giyindiği kıyafet yüzünden özgürlüğünün kısıtlanmasını, cinsel tacizi, öldürülmeyi hak etmiyor. Bunu yazmak bile utanç vericiyken, bunların oluyor olmasını konuşuyoruz bu ülkede. Bir erkeğin istediği saatte dışarı çıkabilme özgürlüğü varsa eğer, bir kadın da istediği saatte dışarı çıkabilir. Peki kadınların dışarı çıkmasını engelleyen, ta çocukluğundan beri engelleyen şey ne? Sokakların tekinsizliği mi yoksa erkeklerin sapkınlığı mı? Hangi sokak tek başına tekinsizdir ki? Hangi sokak sizi hayatınızdan edebilir, sonunda ruh sağlığı bozulmuş bir sapık yoksa? Peki ya çocuklar?

Hiçbir çocuk size masum duygularıyla yaklaştığı için, sizi büyüğü olarak gördüğü için, her büyükte bir güven hissederek yaklaştığı için tecavüze uğramayı hak etmiyor.-bunu bir hak olarak görenler olduğu için bu cümleyi böyle yazmak beni delirtiyor- Çok uzaklara gitmeye gerek bile duymadan, babası tarafından tecavüze uğrayan binlerce kız çocuğunu barındırıyor bu ülke. Üstelik birçoğunun annesi kocasına bunu yakıştıramadığı için çocuğunu susturuyor. ‘’Baban seni sevmiştir.’’ diyebiliyor.‘’Baban seni sevmiştir…’’ Bazen anneler kabul ediyor, kocalarının yaptıklarının farkında oluyor, kızlarının, erkek çocuklarının davranışlarından bunu anlıyor. Polise gidiliyor, şikayet ediyor. Bu sefer de ‘’Kocanla sorunlarını çocuklara yansıtma, babaları sevmiştir.’’ deniliyor ve konu kapanıyor. Abisi tarafından cinsel istismara maruz kalan çocukların sayısı da o kadar çok ki. Yine seneler önce Ayşe Arman böyle bir olayı ortaya çıkarmıştı. Hatta ne zaman böyle bir haber görsem, aklıma hep o eskiolay geliyor. ‘’2.5 yaşındaki kızın üvey abisiyle öz abisi tarafından defalarca cinsel istismara maruz kalması’’ Üstelik mahkeme kararlarından birinde ‘’kızlık zarı bozulmadığı için…’’ ibaresi kullanılarak, kızlık zarı bozulmadığı için böyle bir şeyin olmadığı savunuluyor. Oysa olduğuna dair Türkiye’nin en iyi hastanelerinden tam 11 tane rapor var ama neye yarar? Bir şeylerin üstü örtülmek istenince gerçekler sadece o küçüklerin bedenlerinde saklı kalıyor. Erkek çocuklarının yurtlarda başına gelenler, annesi babası olmayan erkek çocuklarına yapılanları okudukça olayın cinsiyetle sınırlı olmadığını da anlıyoruz. Hatta ne yazık ki, ben babası olmayan bir çocuktan böyle bir hikaye dinlediğim için, şu cümleyi yazarken ekstra bir kötü oluyorum. Ömürleri boyunca bunu yaşamak zorunda bırakılan binlerce insan adına, kötü oluyorum.

Şimdi ‘’çocuk susar, sen susma!’’ diyoruz ya. İşte çocuk da susmasın, kadın da susmasın, erkek de susmasın. İnsan olanın susmaması gereken çok hassas bir konu. Kolektif şekilde tepki verilmesi gereken, kadını ve erkeği ayırmadan, her erkeği suçlar nitelikte bir tavra bürünmeden, birlikte hareket edilmesi gereken, bilinçlenilmesi ve bilinçlendirilmesi gereken bir konu bu. Bu olayların ardından Bergüzar Korel bu olayı çok güzel özetlemiş.Kadın sesini çıkarır, erkek sesini çıkarır ama çocuklar sesini çıkaramaz, sen onun sesi ol gibi bir şey olmasın, çocuklara ses çıkarmayı öğretin diyor. Ne kadar acı değil mi? Çocuklarımıza öğretebileceğimiz birçok güzel şey varken, biz böyle bir durumdan korunma yollarını, başlarına gelirse de susmamayı öğretelim diyoruz. Annelere çocuklarının arkasında, yanında durabilmeyi öğretelim, cesaretlendirelim diyoruz. 

Bir de şöyle bir konu var ki bu da ayrı bir rahatsız ediyor beni. ‘’Senin anan, bacın yok mu?’’ Birinin hayatını bu şekilde mahvetmek için anası ve bacısı olması gerekiyormuş gibi bir mantık çok rahatsız edici. Anası ya da bacısı olduğu için birine saygı duyup, böyle bir şey yapmıyorsa bu da sağlıklı bir şey değil. Bunu yapmaması gerektiğinden yapmıyor olması lazım, böyle bir şeye hakkı olmadığını, bunun insanlık dışı bir suç olduğunun bilincinde olduğundan yapmaması gerekiyor. Ne garip, bunu yapmamasının nedenlerini sıralıyorum. Oysa insan olanın zaten aklına gelemeyecek bir şey bu. 

Bu konuyla alakalı inanın birçok şey yazabilirim, hala hala ve hala. Hatta bunları yazarken, bütün samimiyetimle söylüyorum, midemde kocaman bir boşluk. Arada haberlere bakarak, olayları hatırlamaya çalışıyorum ve midem ağzıma geliyor. Gözlerim doluyor. Bu sadece ‘’bir konu olsun da bari’’ diye açılmış bir konu değil. Bu konu hepimizin, her dakika, her an karşı karşıya kalabileceği, belki de kaldığı bir gerçek. Acı bir tablo. Hatta bu konuyu böyle bir platformda açtığım için ister istemez aklım sanal ortamda yaşanan olaylara da geldi. Burada birçok hemcinsimin cinsel konularla alakalı ne tür tehditlere maruz kaldığını, belki de birine güvendiğinden neler yaşadığını ve hala yaşamakta olduğunu da biliyorum. Hepimiz biliyoruz ama şu an bu konunun içerisine çok karıştırmak istemiyorum. Sadece tecavüzün suç olduğunu bildiğiniz kadar, bir kadını, hatta kadınlar için de bir erkeği rahatsız etmenin suç olduğunu, onun haklarını ihlal etme hakkınızın olmadığını bilerek, karşınızdakinin sadece insan olduğunu düşünerek davranmanız gerektiğini vurgulamak istedim.

Konuyu da şöyle toparlayacak olursam eğer, bir insanın hayatına, yaşantısına, giyimine, kuşamına, özgürlüklerine, tercihlerine karışamayacağınızı, her insanın kendi hayatından mesul olduğunu, bir başkasının yaşadığı şeyin sizin hayatınızda bir yeri olmadığını, ilgilendirmediğini artık kabul edelim. Kadına, erkeğe, kız çocuklarına, erkek çocuklarına, hayvanlara bunu yapanlara karşı birlikte olmamız gerektiğini anlayalım. Ortada bir suç varken, nasıl olduğu, hak edip hak etmediği gibi tartışmaları, ne giydiğine göre karar vermeyi bir kenara bırakalım.

Susan birini görürseniz ona ses olduğunuz kadar sesini çıkarması gerektiğini anlatın!
Hiçbir nedenin bu durumu ‘’hak ettirecek’’ bir sebep olmadığını bildiğiniz kadar, başkalarına da anlatın!
Güzel çocuklar yetiştirin. Kız çocuklarını korumaya çalıştığınız kadar, erkek çocuklarınıza da kızlara nasıl davranması gerektiğini öğretin. Bir yerden başlamamız gerekiyorsa eğer, bugünden başlayalım. Ne erteleyin, ne görmezden gelin. Bir kişinin bile bunu hak ettiğine dair bir düşünce aklınızın ucundan geçtiyse, gerekirse tedavi olun ama bu suça ortak olmayın.

Tecavüz suçtur, çocuk istismarı suçtur, pedofili suçtur, hayvana tecavüz etmek suçtur.
Bile bile susmak en büyük suçtur.
Sakın susmayın!

Okuma zahmetinde bulunan, konunun başlığından zaten içeriğini bilerek gelen, vicdanıyla, aklıyla hareket edebilen herkese teşekkürler. Konu içerisinde kopukluklar, hatalar olduysa da kusura bakmayın. Yazacak, ifade edecek o kadar çok şey varken, özellikle böyle bir konuda cümleleri toparlayabilmek bu kadar zorken, affınıza sığınarak paylaşım yapıyorum.

#Melodram’ın Kaleminden….

109
KEZ OKUNDU
0
YORUM YAPILDI
Vesaire
19 Şubat 2018

YORUM BIRAKIN

Yorumlarınız yönetici onayından sonra yayınlanacaktır.